SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SAVM BAHSİ

<< 2400 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي جَعْفَرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جَعْفَرِ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ مَاتَ وَعَلَيْهِ صِيَامٌ صَامَ عَنْهُ وَلِيُّهُ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد هَذَا فِي النَّذْرِ وَهُوَ قَوْلُ أَحْمَدَ بْنِ حَنْبَلٍ

 

Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

 

"Bir kimse üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, velisi onun yerine orucunu tutar."

 

 

Buharî, savm; Müslim, siyam; İbn Mâce, keffâret; Ahmet b. Hanbel, VI, 69; Darekutnî, Süaen, II, 195; Beyhâkî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 255, VI, 279.

 

Ebû Dâvud, "Bu nezir hakkındadır ve bu Ahmed b. Hanbel'in görüşüdür" dedi.

 

 

İzah:

Nebi (s.a.v.) üzerinde oruç borcu olarak Ölen kişinin orucunu velisinin tutacağını bildirmiştir.

 

Veli: Fıkıh terimi olarak, velayet hakkına sahip olan yani, başkası hakkında söz sahibi olan kişiye denir. Velilik, yakınlık sırasına göre önce baba tarafından olan akrabaya sonra da ana tarafından olan akrabaya geçer. Sarihlerden kimi burada kastedilen velinin, asabe (baba tarafından olan akraba) olmasa bile, her türlü akraba olduğunu söylerler. Bazıları ise, veli ile sadece asabenin, bazıları da vârisin kast edildiği görüşündedirler.

 

Bazı nüshalarda kişinin ölümünden sonra velisi tarafından tutulacak olan orucun nezir orucu olduğu Ebû Dâvud tarafından ifâde edilmiştir. Ancak ulemanın büyük çoğunluğu bu orucu sadece nezre tahsis etmemek­te, ramazan, keffâret ve nezir gibi farz veya vâcib oruçların tümüne şâmil olduğunu söylemektedirler. Fakat bazıları, "velinin oruç tutması”nı haki­ki manasına aldıkları halde, bazıları bunun fidye vermek veya fakir do­yurmakla olacağını söylerler. Şimdi bu görüşlerin sahiplerini ve delillerini ele alalım:

 

Ebu Sevr, Tavus, Hasen el-Basrî, Zührî, Katâde, Hammad b. Süley­man ve Leys b. Sa'd ile imam Şafiî'nin evvelki görüşüne göre, bir kimse üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, velisi onun yerine oruç tutabilir. İmam Şafiî, bu görüşünü hadisin sıhhatine bağlayarak şöyle demiştir: "Be­nim söylediğimin hilâfına Hz. Peygamber'den bir hadîs sabit olmuşsa, be­ni taklid etmeyiniz, hadisi alınız" Bu görüşün delili, üzerinde durduğumuz hadisin zahiridir.                                                  '

 

Zahirî mezhebi âlimlerine göre, ölenin orucunu velisinin tutması vâ-cibtir. Bunlar hadisteki "onun yerine velisi tutar" ifâdesinin emir mana­sında olduğunu söylerler.

 

Hanefî ve Maliki mezheplerine, imam Şafiî'nin sonraki görüşüne, Ev-zâî ve Sevriye göre ise, ölenin yerine hangisi olursa olsun, oruç tutulamaz. Çünkü oruç bedenî bir ibâdettir..Namazda caiz olmadığı gibi oruçta da niyabet caiz değildir. Hz. Peygamberin bu hadisindeki "Velisi onun yeri­ne oruç tutsun" sözünü, "velisi onun yerine oruç yerine geçecek bir şey yapsın" diye anlamışlardır. Üstelik bir çok hadiste Peygamber (s.a.v.) hiç kimsenin başkasının yerine oruç tutmayacağım bildirmiştir. Şimdi bu ma­nadaki hadislerden bir kaçını görelim:  

 

İbn Abbas (r.a.)'dan Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edil­miştir:

 

"Kimse kimsenin yerine namaz kılamaz ve kimse kimsenin yerine oruç tutamaz." (Nesâî Sünen-i kebirinde rivayet etmiştir.)

 

İbn Ömer, Rasûlallah'ın şu sözünü nakleder:

 

"Bir kimse üzerinde ramazan orucu borcu olduğu halde ölürse, onun için her günün yerine bir fakir doyurulsun."[Tirmizî, savm; İbn Mâce, sıyâm]

 

Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Ölülerinizin yerine oruç tutmayınız, on­ların adına yemek yediriniz, (sadaka veriniz)".

 

Görüldüğü gibi bu hadisler ve buraya almadığımız aynı manadaki bir çok haber, ölenin yerine oruç tutulamayacağını fakat sadaka verilebileceğini bildirmektedirler.

 

Hanefilere göre oruç borçlusu olarak ölen kişi ölmeden önce borcunu kaza etmeye ister muktedir olsun ister olmasın vasiyet etmişse, velisi her gün için bir fitre mikdarı sadaka verecektir. Vasiyet etmemişse, dilerse verir, dilemezse vermez. Ama vasiyette bulunması onun için vâcibtir.

 

İmam Malik'e göre verilecek sadakanın miktarı hergün için bir müd'dür.

 

Şafiîlere göre bir kimsenin kaza borcu bulunur veya oruç nezreder fakat hastalık vs. gibi meşru bir özür sebebiyle orucunu kaza edemeden ölürse, kendisine fidye lâzım gelmez, Allah katında mes'ul da olmaz, ama borcunu ödeyebilecek durumda olduğu halde, orucunu tutmadan ölecek olursa, ister vasiyet etsin ister etmesin, mirasından hergün için bir müd miktarı sadaka verilir. Verilecek sadaka o memleket ahalisinin beslendiği ana gıda maddesinden olur. Şafiî'nin sonraki görüşüne uymamasına rağ­men Şafiîlere göre, ölenin akrabalarından biri veya onun izni ile bir baş­kası, ölenin borcu olan her gün için oruç tutabilir. Nevevî Minhac'da Şa­fiî'nin ilk görüşünün daha sahih olduğunu söyler.

 

Ahmed b. Hanbel, İshak ve Ebü Ubeyd'e göre, ölenin oruç borcu nezirden dolayı ise, velisi o orucu tutar. Ramazan orucu ise, hergün için bir müd miktarı fakirlere sadaka verir. Bunlara göre ibâdetin hafifliğine göre niyabet câzidir. Nezir ramazan orucundan daha hafif olduğu için nezirde niyabet caiz olur, ramazan orucunda olmaz. Ayrıca bunlar Sahihi Müslim'deki İbn Abbas'dan gelen şu hadisi de görüşlerine delil gösterirler:

 

Bir kadın Peygamber (s.a.v.)'e; "Benim annem, üzerinde nezir orucu borcu olduğu halde öldü. Onun yerine oruç tutayım mı?" diye sordu .Efendimiz:

 

"Annenin birine borcu olsa ödemez misin?" buyurdu. Kadın:

 

Evet, (öderim) dedi. Bunun üzerine Rasülallah (s.a.v.):

 

"Annenin yerine oruç tut" cevâbını verdi.

 

Ancak ulemâ bu hadisin muzdarip oludğunu söyleyerek hüccet ol­maya elverişli saymamışlardır. Buharî'deki aynı manayı ifâde eden haber­ler de aynı kaynaktan geldikleri için onlar da muzdarib kabul edilmiştir. Buhari şârihi Aynî bazı kişilerin hadisteki ızdırabın, hadisin delil olmasına mâni teşkil etmediğini söylediklerini hatırlatarak "nasıl manî olmaz, ızdı-rab bir vehmin eseridir, vehm ise, hadisi zayıflatan âmillerdendir" der.